Blog


bilal40
56, Harare, Zimbabwe



bilal40
56, Harare, Zimbabwe

temel ve sevgilileri

Temel in 3 tane sevgilisi vardir.Biri ögretmen, biri doktor, biri de santralcidir.
Fakat ögretmenle evlenmeye karar verir. Bunu bilen arkadasi sorar "Niye
ögretmen de digerleri degil?" diye. Temel de ona döner:
-Ula der, bilmez misin doktorlar "bugün git yarin gel" der, santralci de "su an
mesgul daha sonra tekrar deneyin" der. Ama ögretmen ne der? Hadi bir daha
tekrarliyalim...

Parasitçü Temel

Temel Nato da havaci olarak askerligini yapiyormus. Komutan askerlere
parasütle nasil atlanacagini ögretmis.
- "Uçaktan atlayinca birinci ipi çekeceksiniz. Parasüt açilmaz ise ikinci ipi
çekeceksiniz. Yine açilmadi, o zaman Meryem Ana ya dua edeceksiniz."
Temel uçaktan atlar. Birinci ipi çeker parasüt açilmaz, ikinci…


17.01.2011
bilal40
56, Harare, Zimbabwe

Başkan Bush'un yeni talimatı:
-Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.
Başkan Bush küplere binmiş ve yetkiliyi çağırıp sormuş;
- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?
- Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş;
- Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun ön yüzüne tükürmesi....."
AMERİKALI, İNGİLİZ VE IRAKLI

Bir Amerikalı, bir Ingiliz ve bir Irakli kahvede oturmus çay
içiyorlarmis. Amerikali çayını bitirince bardagi havaya firlatmis,
silahini cikarip bardaga ates edip parcalamis "Bizde bardaklar o kadar
ucuzdur ki biz Amerika'da ayni bardakla iki kere çay içmeyiz" demis.

Ingiliz de bunun üzerine çayını bitirip bardagi havaya…


bilal40
56, Harare, Zimbabwe


Telli Turnam Selam Götür



bilal40
56, Harare, Zimbabwe



tabutabi
44, Çankaya, Turkey

Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadarsusacaktım.
Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı.
Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır onun
gelişini iple çekerdim.
Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem
çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla.Onlar annemle konuşurken
ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir,
'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!'
derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı
konuşturtmayacaksın babanla?'…


tabutabi
44, Çankaya, Turkey

Aynanız Ağlıyor mu?
Duru bir sudan daha derindi ayna. Binlerce demir parçasının ateşte eritilip bir bütün demir parçası elde edildiği gibi onu da kim bilir kaç kum tanesinden elde etmişler, içine kim bilir daha neler katmışlardı.

İlk halini hatırlıyor, kendini göremiyordu... Yeni doğmuş bir çocuk gibi şuursuzdu.

Bir yanı siyah giyindiği gün içi gibi her yeri ışıldıyordu. Hele altın rengindeki çerçeveye sahip olduğu gün tacını giymiş kral gibi gülümsüyordu.

Beyaz bir duvara asıldı. Artık sırtını dayadığı duvara bir çivi ile bağlanarak onunla dost olmuştu.

Yaşamın bir penceresi olmuştu. Her şeyi olduğu gibi gerçek, tarafsız ve yorumsuz yansıtan bir pencere.

Ağlayanla…


tabutabi
44, Çankaya, Turkey

Denize karşı bir hamakta ıslanabilen düşler heceliyorum.
Yağmur yeni dindi, toprak seni fısıldıyor.
Artık ağlamıyorum, bu kadar ıslaklık yeter.

Körelen günlerin ucunda tüten,
...Ve yolu sana çıkan onlarca şarkı ezberledim.
Yakamozun soğuk raksıyla içime çektiğim yüzlerce gecede,
Yokluğunun zehrini soludum.

Ansızın çark eden anılarımızı yüzdürdüm küçük sularda.
Şimdi dalga seslerine eşlik edip,
Yorgun tuşlarına basıyorum hayatın.
Bilmediğini biliyorum ama duy;
Hiçbiri bu kadar yırtık olmadı yalnızlıklarımın.

Ve bil ki;
Senden sonra bir daha kahvaltısına yetişemedim sabahları...


tabutabi
44, Çankaya, Turkey


Ben iki elimde iki hançer
Kıpkızıl günahlar örmüşüm

Bu eller benim ellerim cennetten kovuldular
Kan kusan geceye nehir nehir
Tükrükle boğulan ezilen lanetlenen
İrin yüklü bakışlardan bu kaçıncı kaçışım
Bu kaçıncı saplayışım tırnaklarımı yüreğime
Ama ölmedim
Neden ölmedim

Öptüm ölümün kaynamış tutkal kokan ağzından
Kara kara yengeçlerin yuva yaptığı
Işık değmemiş ıslak saçlarına astım kendimi
Belki bin yıl sallandım durdum
Ama ölmedim
Neden ölmedim

Bıktım bu dost cüceler ülkesinde
Dev yalnızlığımı sırtımda taşımaktan
Yorgun alnımdan
İri terlerin aktığı kör kuyulara
Yılanların ve akreplerin
Ve ısırgan böceklerin susuzluğunu gideren
Bu denizler benzindi hep
Ve hep ne varsa deniz denilen kıyılarda ateşler…


tabutabi
44, Çankaya, Turkey

şamdanın üzerinde güneş duruyordu
üflesem akşam olacak
akşam yine, akşam yine sen
sen içimde büyüyen çıngırak

gökçe yalnızlığında yorgun güvercin
sevmek en güzel yalan inandığım
parmakların bir gitarın telleri bırak çalsınlar
kristal bir çiçek gözlerin hiç solmayan
ve tanrı en büyük varlık
en garip bahçıvan

ne zaman bir gemi görsem deniz çağırıyor
belki çoktan kaçardım sen çağırmasan
kader kırmızı ışıklarını yakmasa
sen kırmızı ışıklarını yakmasan
durup durup beklemesem kahrolmasam
tozlu bir sokakta adını parmağımla yazıyorum
istanbul’da beyoğlu’nda bebek’te
bir ses duysam senin diye koşuyorum
yanımda olduğun halde evinde aramasam
ne zaman bir gemi görsem ıslanıyorum

bütün anılarımı indiriyorum direklerinden bak
bak sevgimin rüzgârı ne kocaman
sen bir bayraksın artık bundan böyle

dalgalan…


Blog
Blogs are being updated every 5 minutes